14 Ekim 2019 Pazartesi

Sıradanlığa övgü

Hayatım boyunca sıradan olmak için uğraştım. Uyum sağlamak, bütünün parçası olmak. Ancak böyle mutlu olabilirim diye düşündüm hep. İnsanlar sıradanlıktan uzak durmaya çalışırken ben ise hep onu arzuluyordum. Çünkü ne gerek vardı ki sıradışı olmaya, Herkesin benzer arzularını, korkularını kabul etmesi bizi sıradan yapmıyor muydu? Neden iyi bir kul, iyi bir vatandaş olmak için uğraşacaktım ki. İçine doğduğum dünyayı, toprakları, sahip olduğum fıtratı kabullenmiş olmam yeterli bir "iyi" değil miydi? Ne gerek vardı bitmek tükenmek bilmeyen bu sıradışılık arzusuna. Tanrı beni böyle yaratmamış mıydı niye sınav var diyordu daha. Sınadığı kendisi miydi, ben miydim? Ailem niye beni diğer çocuklarla kıyaslayıp onlardan üstün olmam gerekiyormuş gibi konuşuyordu, üstünlükten kastedilen içinde yetiştikleri imtiyazların onlara sağladığı eğitimsel başarılar değil miydi. Ben sıradanlığı arzularken niye herkes beni sıradışılaştırmaya çalışıyordu ki. Neden sıradanlığın anlamsız bir şey olduğu düşünülüyordu. Hepimizin fabrika üretimi olması neden can sıkıcı olsun ki. Değişik markaların farklı renkte tasarlanmış her modelinden ve renginden binlerce bulunan mallar nasıl oluyor da acımızı bastırıyor. Kendi tarzına sahip diyerek övdüğümüz insanlar onlar için tasarlanmış bir moda anlayışını benimsedikleri için bu bile başlı başına bir sıradanlık belirtisi değil mi.

Ben sıradışı değilim. Bana atfettiğiniz o sıradışı özelliklerin hiçbirine sahip değilim. Ben sadece insanım ve insanın sıradanlığının farkındayım. Sahip olduğum tek sıradışılık bu. Nerede bir sıradışı olmaya çalışan görsem tiksiniyorum. kendisiyle yüzleşemeyen insana karşı başka ne hissedilebilir ki. Acı verici bir şey, kabul ediyorum. Ama ulaşabildiğim tek hakikat bu üzerine bir şey inşa edilecekse eğer temel olarak kullanabileceğimiz tek hakikat de bu. Ama insanlık tarihinin en büyük suçu buna karşı çıkmak olmuş. Acıdan kaçınmamızın getirdiği bir suç bu.  Tanrıda, kahramanlarda, peygamberlerde, devlet liderlerinde hep sıradışılığın sağladığı avuntuyu, kendimizle yüzleşmekten kurtuluşu bulmuşuz. Çünkü sıradışılık diye bir şey varolduğu sürece gölgesine sığınabiliriz. hakikatten kaçabiliriz. O yüzden sıradışılık yoksa bile kendimiz yaratmalıyız diye düşünmüşüz. İlk önce bir sıradışılığa yönelik basit avuntular birleşip bir kapan haline gelmiş. Şimdi ise yarattığımız sıradışılıklar her yeri sarmış durumda. Öyle ki yarattığımız sıradışılıklar bile kaide meydana getirmiş ve sıradanlığın kaçınılmaz zaferi bir kere daha gözler önüne serilmiş. Her karizmatik figür arasındaki benzerliğin, farklı toplumların tanrıları arasındaki benzerliklerin her birini gördükçe gülüyorum ne kadar kaçabiliriz ki yüzleşmekten diyorum. Ve içim coşku doluyor bu yüzleşmenin getireceği değişimi düşündükçe tüylerim ürperiyor. Yanlış anlamayın insanlığın gelişimine dair bir coşku değil bu. Haberlerde yangın büyümeye devam ediyor başlığını görünce yaşanan merak gibi daha çok. Ragnarok bir nevi. Herşeyin yokolup küllerinden yeniden doğmasını, doğan şeyin neye benzeyeceğini merak etmekten daha doğal ne olabilir ki. Binlerce yıldır yazılan destanlardakine benzer yıkımı arzulamak neden kötü olsun. Sonuçta bu yıkım arzusunun temelinde de sıradanlık yok mu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder